“İneceğin durağa geldik Kont. Konuşmamıza devam etmeyi isterdim lakin burada sonlandıralım.”
Karşımda oturan kadın Taşdiyar Yedigen’in inci temsilcisi Büyük Beyaz’dı. Bütün inciler gibi o da deniz canlılarından özellikler taşıyordu. Derisi aynı bir katil balina gibi parlak ve simsiyahtı. Konuştuğumuzda ruhumun içine bakan kırmızı gözlerini büyük, beyaz daireler çevreliyordu. Saf ve beyaz takım elbisesi göz alıcı derecede şıktı ve onun hükmedici havasını vurguluyordu. Zarif kuyruğu hep yerden biraz yukarıda duruyordu çünkü o, temastan nefret eder.
Cazibesi dışında kendini nasıl taşıdığı da ayrı bir manzaraydı. Yedigen üyesi olmak, imkansız gözüken problemlere hızlı çözümler bulmak ve bütün Taşdiyar’ı etkileyen zor seçimleri yapmaktı. Burası âdeta onun için yapılmış bir yerdi. Dostça konuşmalarımızda bile özenle seçilmiş, kusursuz cümleler kurardı. Mükemmeliyetçiliğin onun doğasında olduğunu gayet iyi bildiğimden dolayı hiçbir zaman bu durumu samimiyetsizlik olarak görmemişimdir.
“Ancak zaman bizim için durursa tatmin olana dek konuşabiliriz. Yine de ben, bu konuşmamız için minnettarım. Seninle geçirdiğim bu kısa anlarımızın daha uzun olmasını dilesem de hayatta ilerlemek için ihtiyacım olan gücü verecek kadar yeterliler. İpliklerimiz tekrardan kesişinceye kadar, Beyaz…”
Ayağa kalktığım sırada elimi tutup arkasına kibar bir öpücük bıraktı. Alımlı gülümseyişinin altında keskin dişleri, bembeyaz parıldıyordu. Sesi her zamanki gibi kontrollüydü ama arkasındaki içtenliği hissettim.
“Gerçekten de harika bir kelime cambazısın Kont. Övgülerini takdir ettiğim gibi bu hoş sözlerin tabii ki senin için de geçerli. Seninle konuşmak her zaman olduğu gibi, bir zevkti.”
Çantamın içinden çıkardığım küçük bir ham camtaşına şekil verip taşı camdan zarif bir lale yaptım. Bu basit hediyemi kabul ederken bana minnettar bir jestle karşılık verdi.
İplikgezgini’nden inmeden önce boğucu bir aura hissettim ama bunu incelemek için zamanım yoktu. Şirketlerimden biri olan Ateşliyol, bana yaşanan bir kaza konusunda mesaj ulaştırmıştı ve bu onun acil bir mesele olduğu anlamına geliyordu.
Ateşliyol’un şu anki projesi, basit bir sürgütüneliydi. Sürgütünelleri, yakutlar tarafından işletilen yüksek hızlı araçların kullanıldığı kısa mesafeli tünellerdir. Bu tünellerin amacı, iki nokta arasındaki mümkün olan en hızlı ulaşımı sağlamaktadır. Tünelin kullanılması için eğitimli bir yakut gerektiğinden dolayı ise tünel, yalnızca acil durumlar için ayrılır.
Talihsiz kaza, inşaat bitmeye yakınken patlatma aşamasında yaşanmış. Aldığım rapora göre her şeyin olması gerektiği şekilde yapılmasına rağmen sonuç felaketti. Ateşliyol’daki iş kazaları normalde yetkili gözetmen tarafından idare edilir ancak karışık bir durum olduğu takdirde bana haber verilirdi. Kimsenin zarar görmemiş olması bir merak noktası olduğu gibi beni germekten çok meraklandırmıştı.
The genuine version of this novel can be found on another site. Support the author by reading it there.
İnşaat bölgesine geldiğimde proje gözetmeni Bordo Baron beni karşıladı. Baron, Ateşliyol’un ilk çalışanlarındandı. Zamanında bir üç yönlü çaprazköprü projesinde birlikte çalışırken onun iş ahlakı beni o kadar etkilemişti ki bulduğum ilk fırsatta onu işe aldım. Konuşması sırasında nostaljik ve dostça bir gülümseme paylaştık.
“Sizi şahsen görmek daimî bir zevk Kont, her ne kadar buluşmamızın nedeni nahoş bir durum da olsa. Raporun içinde kazanın bütün detayları vardı fakat sahanın içinde bir kez daha üzerinden geçelim.”
Kafamı onaylar şekilde sallayıp kazanın yer aldığı yere onu takip ettim. İyi eğitilmiş bir göz, kendi taşhüner türünün izlerini görebilirdi ve şirketimizde kullanılan tek taşhüner yakuttu. Benim gözlerim ise iyi eğitilmişten öteydi. Baron benim çalışma tarzımı hâkimdi bu yüzden benim etrafı analiz etmem bitene kadar beni bekledi. Eğildim, yere dokundum ve ardından ham bir taşhüner dalgasını kaza alanı boyunca serbestçe sekmesi için gönderdim.
Planlara göre tünel inşaatının sıradaki aşaması patlama evresiydi. İlk adımda işçiler, benim icadım olan barut karışımını planlarda belirlenen noktalara yerleştir. Sıradaki adımda işçiler sahayı tahliye eder ve patlama uzmanı gelir. Uzman, taşhüner aracılığıyla patlamayı kontrol edip tünele alması gereken şekli verir. Bu patlatma süreci, tünel açmak için hem hızlı hem de hassas bir işlemdir.
Önce patlama uzmanının durduğu yeri yani taşhünerin kaynağını kontrol ettim. Her şey olması gerektiği gibiydi. Sonra kaynaktan başlayıp taşhünerin izlediği rotayı kontrol ettim. Taşhünerin hangi yönü takip ettiği görme yetim yoktu ama geçtiği yolları görebiliyordum. Yakut taşhünerinin yaratma yetisi yoktur, biz maddeye yalnızca şekil verebilir veya onun ısısını arttırabiliriz.
Patlamayı tetikleyen taşhünerde de sorun yoktu ama patlamayı yönlendiren taşhünerde bir gariplik vardı. Bu taşhünerde bir şeyler hiç de yolunda gitmemişti. Deneyimsiz bir göz bunu hatalı taşhüner kullanımı olarak görebilir ama durum bu değildi. Temel katmanına bakınca taşhünerin doğru kullanıldığı barizdi. Kullanıcı hatası değildi, bir şey veya biri taşhüneri kurcalamıştı.
Hafif bir hüsranla Bordo Baron’a döndüm. Resmî kıyafetleri şıktı ve altın Ateşliyol broşu adamın ince duruşunu pekiştiriyordu. Koyu kırmızı saçlarını harikulade pullu alnını öne çıkarmak için geriye yatırmıştı. Biz yakutlar, Eji’derr’imizin görünüşünden parçalar taşırız ve ona bir magmapitonunun altıgen pulları bahşedilmişti.
“Taşhünerle oynandığını gösteren izler var. Olayın yaşandığı gün işe gelen herkesin tam listesini istiyorum.”
Sözlerim Baron’u şaşkınlığa uğrattı. Bu ifadesi beklemiyordum çünkü bu sadece basit bir sonuç çıkarma ve prosedürü. Merakla cevabını bekledim.
“Kont… patlama uzmanı meşgul olduğundan dolayı hazırlıklar tamamlandıktan bir tatlıkadife çiçek açması sonra geldi. Çalışanlardan biri uzmanı çalışması sırasında izlemek istedi ama o da bir elmastı. İşlem sırasında sahada başka personel de yoktu. Kurcalanma olasılığını elerken bunların üstünden geçtim. O ikisi dışında saha yakınlarında kimse görülmedi.”
Demek onun kafa karışıklığının arkasındaki neden buydu. İçimi kavuran merakım bu bilgiyle vahşi bir yangına alevlendi. Bu hissi tatmin edebilmek için araştırmaya devam etmem lazımdı ancak bunun beni aştığının farkındaydım. Zaten böyle kişisel işler için zamanım da yoktu.
Profesyonel bir müfettişe ihtiyacım vardı ve ben maalesef en iyisini tanıyordum. Kendisi huysuz ve kırlaşmış bir dedektifti ama alanında rakibi yoktu. Onu bu vakayı almaya ikna etmenin fikri bile tüyler ürperticiydi. O kadının davalarını nasıl seçtiğini hâlâ anlamamış olsam da bana bir borcu vardı ve bu borcu kullanmanın zamanını gelmişti. Ana kıtadan hızlıca ayrılıp onu bulmak için Köprühisar’a yola çıktım.