ÖNSÖZ:
Kalbinde macera taşıyan herkese selam olsun!
Diğer maceralarıma kıyasla benzersiz olan bu maceranın kaydını yazarken, heyecanlanmadan edemiyorum doğrusu. Doymak bilmeyen yolculuk tutkum beni yine bir yerlere sürükledi, hem de bu sefer epey de VAHŞİ bir yere! Amma velakin bu kaydın odağı, çoğu kaydımdan farklı şekilde bir yer değil de bir kişi. Bu kişi beni öyle büyülemişti ki kendimi yemeyi içmeyi unuturken buluyordum! Sizin de bu heyecanımı paylaştığınızı umut ediyorum değerli okur, bu yüzden de daha fazla zamanınızı almayacağım.
Kalplerimiz yeni bir macerada buluşana dek…
BÖLGENIN KONUMU:
Yeşil Ada, yanık kıtadan kısa bir uçuş veya yüzüş uzaklıkta. Aynı zamanda İplikgezgini de rotaları üzerinde bu adaya sık sık uğrar. Yanık kıtadan adaya giden pek çok köprü ve tünel de mevcuttur. Adanın kendisinin ehlî doğasından ötürü adaya ulaşım hem güvenli hem de sakin.
BÖLGENIN TASVIRI:
Yeşil ada, karanlık kıtadan biraz daha büyük olan devasa bir kara parçası olup iki gözle görülür parçaya ayrılmaktadır. Huzurağaç’ı saran bölge; kısa, seyrek ağaçlara ve bütün Taşdiyar’ın en çeşitli bitki örtüsüne sahip. Adanın havasının parlak yeşil tonu ve rengârenk florası, yolculuğunuz sırasında âdeta rüya misali bir his veriyor. Zümrüt’ün ini olan Huzurağaç ise haya gücünün ötesinde bir büyüklükte. Hatta ağaçı, yanık toprakların deniz şeridinden görmek bile oldukça rahat. Fakat ağacın ne kadar devasa olduğunu asıl yeşil kıtaya ayak bastığınızda anlıyorsunuz.
Stolen content warning: this tale belongs on Royal Road. Report any occurrences elsewhere.
Kıtanın diğer yarısına ise sarı ve koyu yeşil hükmediyor. Bu bölgeye girer girmez sizi devasa, sık bir orman karşılıyor. Ormanın koruyucusu Kedigözü tarafından bu ormana verilen isim Saklıorman. Taşdiyar’da yaşayan her tür de bu ormanda bulunabilir. Ormanın esrarengiz taşhüner doğası, ormanda yaşayan canlılara uyum sağlamasını sağlıyor. Orman aynı zamanda Kedigözü’nün “Avlan, lakin mecbursan.” kuralını uygulayıp aç gözlü avcıları cezalandırıyor.
BÖLGE HAKKINDA ŞAHSI NOTLAR:
Yolculuğum Kedigözü’nün hüküm sürdüğü Saklıorman bölgesine de olsa, kıtanın Zümrüt bölgesinden geçerken hayretler içinde kalmadan edemedim. Bölgedeki yaşam ve ölüm dengesinin kokusu o kadar yoğun ki Zümrüt’ün kadir varlığını hissediyorsunuz! İş bitki örtüsüne gelince pek parlak veya bilgili olmasam da bölgedeki inanılmaz bitki çeşitliliğini görünce gözlerimi alamadım. Bölgedeki yeşillik, göze hitap ettiği gibi Zümrüt’ün iyileştirici ve gençleştirici gücünü taşıyor. Ziyaretimin kısalığına rağmen en az bir gümüşelma hasadı da genç hissettim!
Bir derinayıyı, bıçaklıyunusu, kayamorsunu, kanatlıfareyi, kumtosbağasını, çiçeksineğini, boynuzlukurtu ve griçakalı bir arada görebileceğiniz tek yer Saklıorman! Ormanda Taşdiyar’ın en tehlikeli canlıları yaşıyor olmasına rağmen sakın korkmayın, yaban hayatı ormandan yalnızca geçip gidenlerle etkileşime girmiyor. Bu kutsal toprak üzerinde yaşayan canlılara hizmet edip onları en sağlıklı, güçlü ve üstün hallerinde tutuyor. Bu yüzden de bu doruktaki yaban hayatını avlamak isteyen cesur yürekler de doruklarında olmak zorundadır. Eğer kalbinizin bir anlık duraksarsa, tereddüt iradenizle olan savaşını kazanırsa bir avcı olarak hayatta kalmayı beklemeyin.
Yolculuğum sırasında bir avcıya denk geldiğim için kendimi şanslı sayıyorum. Saklıorman ile avcıların arasındaki ilişki, iki tarafı da üst limitlerine iten bir yetenek, zihin ve fizik testi. Bu kaydımın hikâye kısmında, benzersiz yeteneklere sahip bir avcının hayatta kalabilmek için nasıl uyum sağlayıp başa çıktığını göreceksiniz. Kedigözü’nün ondan gurur duyduğuna hiç şüphem yok!