Bölüm 3: NE OLUYOR LAN?!
Saatler geçti ve akşam oldu. Gün boyu Lin Feng’den başka hiçbir müşteri gelmemişti.
Jin Kai ‘kapalıyız’ tabelasını astı ve üst kata çıktı.
Üst katta bir yatak odası, bir mutfak ve bir de banyo bulunuyordu.
Aniden Jin Kai’nin zihninde mekanik bir ses çınladı: “Ev sahibine tebrikler. İlk ticaretinizi başarıyla yaptınız bu nedenle kültivatörlerin ilk seviyesi olan Dövüş Acemisi seviyesinin en mükemmel formu olan Nihai Dövüş Acemisi seviyesine yükseltileceksiniz. Biraz sonra ilk xiulian kuleniz yaratılacak, vücudunuz ve ruhunuz geliştirilecek. Bu süreç acı verici olabilir. Bu sebeple dişinizi sıkın ve dayanmaya çalışın.”
Jin Kai, AVM Sistemi’ne homurdandı: “Sikerim Dövüş Acemisi seviyesini de Nihai Dövüş Acemisi seviyesini de. Bana tek lavaşlı, bol mayonezli, bol soslu bir Hatay usulü tavuk döner ver.”
AVM Sistemi kaşlarını çattı: “Ev sahibinin asabi olduğu tespit edildi. Acil durum sakinleştirme müdahalesi başlatılıyor!-“
‘?!!!’
???
Sistem hayatı boyunca hiçbir zaman hissetmediği dehşet verici bir korkuyla Jin Kai’nin zihnine baktı ve (“Siktir, neler oluyor?! Nasıl bana karşı koyabilirsin?! Bu saçmalık da ne böyle?!”) diye haykırdı.
Bu da ne lan böyle?!
Avm Sistemi bana baktı ve (“Kafadan Çatlak Hikaye Anlatıcısı, neler oluyor?!”) dedi büyük bir dehşetle.
Bilmiyorum-
???
????????
??????!!!!!!!!!!
Ne oluyor lan?!!-
Jin Kai’nin bana baktığını gördüm.
Bu imkansız!
Bu sırada AVM Sistemi’nin korkuyla titriyordu.
“Sizi sikik piçler. Bana tek lavaşlı, bol mayonezli, bol soslu bir Hatay usulü tavuk döner verin dedim,” dedi Jin Kai bana ve AVM Sistemi’ne bakarak.
AVM Sistemi neyi bekliyorsun? Seni piç, onun isteğini yerine getirsene!
(“BU BİR RÜYA OLMALI…”) diye düşündü AVM Sistemi ve Jin Kai’nin önündeki masada tek lavaşlı, bol soslu, bol mayonezli bir Hatay usulü tavuk döner belirdi.
Jin Kai bana ve AVM Sistemi’ne küçümser bir şekilde baktı ve “Aferin köle” dedi.
…
Ardından parmağını şıklattı ve alt katta bulunan buz gibi soğuk bir ayran ellerinin arasında belirdi.
Jin Kai, masadaki dönere baktı. Önündeki tek lavaşlı, bol soslu, bol mayonezli Hatay usulü tavuk döner bir şaheser gibiydi. Lavaşın kenarından hafifçe sızan kırmızımsı sos ve içindeki baharatlı tavuk parçalarının kokusu burnuna çarptığında, gözleri neredeyse parlıyordu.
Elini yavaşça dürüme uzattı. Lavaşın yumuşak dokusunu parmaklarında hissetti. Hafifçe sıktı ve içinden, (“Bu lezzet… tehlikeli olabilir,”) diye düşündü.
İlk ısırığı aldı.
Bam!
Ağzının içinde bir patlama oldu.
Tavuk dönerin, o derin ve güçlü tadı, mayonezin kremsi dokusu ve sosun hafif ekşi-acı dengesi bir araya gelmiş, tam anlamıyla bir tat fırtınası yaratmıştı. Tavuk parçaları dışı çıtır, içi yumuşak bir şekilde pişirilmişti. Her lokmada tavuk, sos ve mayonez adeta ağzının içinde dans ediyordu.
Diliyle damağındaki sosu temizlerken bir an durdu ve “Enfes!” diye haykırdı.
The narrative has been taken without permission. Report any sightings.
Dürümden bir lokma daha alırken ağzındaki baharatlı lezzet patlaması o kadar yoğundu ki bir an için nefes almakta zorlandı. Yanında duran buz gibi şişe ayrana gözleri kaydı.
Şişe, üzerinde minik su damlacıkları biriktirmiş, buğulanmıştı. Jin Kai elini uzattı ve şişeyi kavradığında o ferahlatıcı soğukluk parmak uçlarından vücuduna yayıldı. Şişeyi çalkaladı ve içindeki yoğurtla suyun iyice karışmasını sağladı.
Ardından kapağı nazikçe çevirdi. Kapağı çevirirken çıkan o “cırt” sesi, sanki bütün evrene, “Şimdi ferahlık zamanı!” diye ilan ediyordu.
Bir yudum almadan önce ağzına yaklaştırıp kokusunu içine çekti. Hafif ekşimsi, ferahlatıcı bir koku burnuna doldu. İçine biraz kaya tuzu koydu ve ardından şişenin kapağını kapatıp bir kez daha çalkaladı.
Ve sonra…
O an geldi; bir yudum aldı.
Ayran, buz gibi ve tam kıvamında, boğazından aşağıya doğru kayarken Jin Kai’nin bütün vücudu rahatladı. O an, sanki bir yaz gününde serin bir nehirde yüzüyormuş gibi hissetti. Çayır çimen arasında çırılçıplak bir şekilde rüzgarı karşılıyor gibiydi. Dilindeki baharatların ateşi bir anda sönmüş, yerini serin ve huzur verici bir tat almıştı.
“Ah…” diye derin bir nefes verdi. Elindeki şişeyi masaya koymadan önce bir yudum daha aldı. Ayranın hafif tuzlu tadı damağında kalmıştı.
Bir lokma daha dürüm, bir yudum daha ayran…
Jin Kai, bu ikilinin mükemmel dengesini keşfetmişti.
“Ne keşfetmesi lan. Sen doğmadan önce biliyordum bunu zaten.”
(Siktir, bu piç hem beni böyle bölecek mi,) diye düşündüm içimden.
Bana baktı ve gülümseyerek bir lokma döner daha yedi. Sanki canımı çektirmek istiyor gibiydi…
“İyi izleyin sefil böcekler,” dedi size. Ve ardından bir lokma döner, bir yudum ayran kombinasyonunu yaptı.
“Dönerle ayranı aynı anda bitirmek büyük bir sanattır. Bu 333 Göksel Tao’dan birisidir!”
Bir lokma döner, bir yudum ayran…
Bir lokma döner daha ve bir yudum ayran daha…
Aniden tüm evren titremeye başladı.
Ayran Yin’e, döner ise Yang’a dönüşüyordu; kısa sürede Yin ve Yang’ın mükemmel uyumu oluştu.
Göksel Tao şiddetle titreşti!!!
Aniden zaman dondu.
(Neler oluyor amına koyayım…)
Aniden gökyüzünde bir çift göz belirdi; bu Gökler’in tezahürüydü!
Zaman donduğu için hiç kimse bir şey fark edememişti. Buna sizde dahildiniz…
Gökler, Jin Kai’ye baktı ve bir çift göksel yıldırım üretti.
Jin Kai’yi yok etmek istiyor gibiydi!
Ve…
Yıldırımları Ölümsüzler Alışveriş Merkezi’ne fırlattı!
VIZZ!
Yıldırım sonsuz bir hızla Ölümsüzler Alışveriş Merkezi’sine doğru fırladı! Bu ışık hızından sonsuz kat daha hızlıydı. Hayır, sonsuz kat bile bu hızı tanımlamaya yetmezdi.
Bu yıldırım çarptığında onlardan geriye kül bile kalmayacaktı!
“Aynen bak külümüz bile kalmayacak,” dedi Jin Kai kibirli bir şekilde bana bakarak.
Zamazingo aniden küstah bir şekilde Gökler’e baktı ve öttü!:
“ü ü ÜRÜÜÜ!!!”
GÜMM!!!!!!!!
(AHH KULAĞIM!!!) acı içinde kulaklarımı kapattım.
Kükreme sonsuzluğu aşan bir hızla göksel yıldırımlara çarptı!
BOOOOM!!!!!!
Göksel yıldırımlar yok oldu; geriye en ufak bir zerrecik bile kalmamıştı!
Aynı zamanda gökyüzündeki bir çift gözde yok olmuştu.
Zamazingo; bana, size ve AVM Sistemi’ne bakarak küstah bir şekilde tükürdü.
???
Sende mi Brütüs? (Et tu, Brute?)
Bu sırada AVM Sistemi Jin Kai’nin zihninde, hafifçe delirmiş bir biçimde kendi kendine kahkahalar atarak bir sağa bir sola dönüyor, Jin Kai döner ve ayranını mükemmel bir dengeyle tüketmeye devam ediyordu. Diğer sayısız varlık ise hiçbir şeyden habersiz bir şekilde hayatlarına devam ediyordu.
Gökler ise ne yapıyor bilmiyorum.
(Siktir, başım belaya girecek!)
Jin Kai kusursuz bir yin ve yang döngüsüyle döner ve ayranı aynı anda bitirdi: “Eh… Mis gibi bir yemekti.”
Ardından size baktı ve konuşmaya başladı: “Ne, canınız mı çekti? Yoksa Hatay usulü tavuk dönerin ne olduğunu mu bilmiyorsunuz? Acınası cahil böcekler! Bu var olan en lezzetli yemekler listesinin ilk 10’unda olan efsanevi bir yemektir!”
Kaşlarını çattı: “Hey, aranızdan bazı sikiklerin üstün Hatay usulü tavuk dönere çöp dediğini görüyorum. Eğer biraz daha aptalca konuşursanız sizi yanıma alır ve Zamazingo’ya yem ederim! Sonrasında sizin yerinize sizinle aynı olan ve sizinle aynı anılara sahip bir klon koyarım! Sonrasında klonunuz sizinle aynı anılara sahip olduğu için bir kez daha bu saçmalıkları söyler ve onu da Zamazingo’ya yem ederim! Sonra klonunuzun klonunu yaparım! SONSUZ BİR DÖNGÜYLE ZAMAZİNGOYA YEM OLURSUNUZ!”
Yapma!!! Diye şiddetle haykırdım Jin Kai’ye bakarak.
Ama çok geçti.
Jin Kai gülümsedi ve önündeki adama baktı.
“???”
‘Hahaha. Demek rüya görüyormuşum. Yoksa nasıl olur da bu kadar saçma bir roman olabilir. Bir roman karakteri beni nasıl yanına çekebilir ki? Bu kesinlikle bir rüya,’ diye kendisini teselli etti X kişisi.
(SİKTİR, SİKTİR, SİKTİR!) büyük bir panikle bir sağa bir sola döndüm.
“Aynen rüya bak, gerçek değil,” dedi Jin Kai küçümser bir şekilde ve ardından X kişisini Zamazingo’ya attı.
“HAM!”
Zamazingo tek lokmada X kişisini yuttu.
Aynı zamanda sizin dünyanız:
X kişisi önündeki romana baktı ve ismini, doğum tarihi, tüm aile bilgilerini ve tüm hayatını gördüğü için dehşete düştü.
Siz bunu X kişisi olarak görüyordunuz ama X kişisi bunu X kişisi olarak değil de kocaman bir defter şeklinde bir bilgi bankası olarak görüyordu. Defterin için hayatı boyunca yaptığı her şeyin bilgisi vardı.
“Bu imkansız!” diye bağırdı korkudan tir tir titreyerek, ekranda kendi hayatını okurken.
Ardından bir el onu ekrandan içeriye çekti!
“AHHHH!!!”
‘HAYIR! YAPMA!!!’
Ve Zamazingo bir lokma daha yemek yedi…
Anlaşılan Jin Kai onun anılarının bir kısmını siliyordu. Bu nedenle X kişisi kendisinin klon olduğunu ya anlamıyor ya da çok geç anlıyordu.
Bu 100. Klondu…
Tabi ki sizin dünyanızda hiç kimse hiçbir şey fark edemiyordu. Çünkü orijinaliyle aynı olan yeni bir klon anında X kişisinin yerine geliyordu.
YAZAR NOTU!: “Hiçbir şeyden ben sorumlu değilim!!”
“Kapa lan çeneni sende. Götümün yazarı seni!”
…
Neye bulaştım ben…